Siyah Beyaz Başlamıştı Herşey..

24 Nisan 2017 Pazartesi

Bir Hikaye.. ''Ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun''

Yaşlı kadın evde tereyağı yapıp günlük olarak bakkala satıyordu. Ancak bakkal, yaşlı kadından aldığı tereyağını tartarak almıyordu. Birgün aklına şüphe düştü ve yaşlı kadının getirdiği tereyağını tartmaya karar verdi.  1 kilo olarak aldığı tereyağının aslında 900 gram olduğunu görünce çok sinirlendi..

Ertesi gün yaşlı kadın dükkana geldi.. Yaşlı kadını gören bakkal sinirli bir şekilde; '' Bir daha senden tereyağı almayacağım '' dedi.

Yaşlı kadın üzülerek; '' Efendim bir yanlışım mı oldu ? '' diye sordu..



Bakkal; '' Senin bana 1 kilo diye verdiğin tereyağı 900 gram çıktı ayıp değil mi bu yaptığın? '' dedi..


Bunun üzerine yaşlı kadın şöyle cevap verdi; '' Efendim benim terazim yok, daha önce sizden aldığım 1 kiloluk şekeri tartı olarak kullanıyorum '' dedi..


Bu cevabı alan bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı..



Böyledir işte dünya.. Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun..

12 Nisan 2017 Çarşamba

Elinden Kitabı, Ruhundan Müziği Eksik Etme..

'' Boş zamanlarında ne yaparsın ? ''

 '' Kitap okurum, müzik dinlerim ''


Bu soru-cevap tanıdık gelir hepimize.. Hemen hemen herkes bu soruyu ve bu cevabı kullanmıştır..

Peki gerçekten boş zamanlarımızda kitap okuyup müzik dinliyormuyuz ? Bu durum biraz muallakta.. Müzik her daim dinleniyor boş zamanınız olsun olmasın hayatın her alanında bir tını mevcut ama kitap için aynı şeyi söylemek pek samimi olmaz. Biz milletçe sevmeyiz kitap okumayı, üşeniriz fakat son zamanlarda kitap okuma oranlarında biraz artış olduğu gerçeğini gözardı edemeyiz. Umarım ülkemizde kitap okuyanlara '' Devamlı kitap okuyorsun profesör mü olacaksın '' diyenlerin sayısı azalır ve her köşebaşında kitap okuyan, kitap okumaya teşvik eden insanların sayısı artar.. Çünkü okumak hayatı anlamaktır. Hayatı anlayan insan ise kendisini tanır.. Bir kitap alırsınız elinize başlarsınız okumaya amaç sadece vakit geçirmektir ama sayfaları geçtikçe artık orada bir dünyanız olur.. Bazen kendinizi ve çevrenizi bulursunuz o kitapta.. Gerçek dünyadan sıkıldığınız bunaldığınız an kitabınızı alırsınız elinize artık vakit geçirmek için değil okuduğunuz kitaptaki dünyaya kaçmak için bu etkinliği yaparsınız.. Okul, iş artık neyle meşgulseniz bir an önce bitsinde kitap okuyayım dersiniz böylelikle kitap kurdu olmanın adımlarını atmış olursunuz günler aylar geçtikçe hangi tür kitapları sevdiğiniz, hangi yazarları takip edeceğinizde aklınızda şekillenir.
Kitapla hiç ilginiz olmadığı zaman bir sahafın önünden geçtiğinizde boş boş bakarsınız kitaplara ama kitap okumaya alıştığınızda sahaflara gitmek, kitapları incelemek için sabırsızlanırsınız.. İşte o zaman '' Boş zamanlarında ne yaparsın ? '' sorusuna karşılık babalar gibi '' Kitap okuyorum, en son okuduğum kitap ise şu '' cevabını verirsin.. Okumaktan zarar gelmez.. Okuyalım, kitap okuyalım, kendimizi okuyalım, insanı okuyalım, hayatı okuyalım..





Ne demiş Yunus Emre;

'' İlim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendin bilmezsen
ya nice okumaktır.. '' ( Yunus Emre )



Gelelim müzik tarafına.. Yazımın başında belirttiğim gibi müzik her daim dinleniyor boş zaman olsun olmasın.. Trafikte, evde, sokakta, iş yerinde.. Hayatın her alanında mevcut müzik.. Demişler ya müzik ruhun gıdası.. Müziksiz yapamaz insan.. Derdi, kederi, mutluluğu, neşeyi müzikle bağlar insan.. Ruhu gezintiye çıkarır müzik, olmasaydı cümleler ruhsuz bir bedende kalırdı.. Her daim yaşamın arka planındadır, bizi anlatır, bazen söyleyemediklerimizi söyler.. Aynı parçayı onlarca kez dinlersin ruhun anca doyar.. Bir film düşünün müzik olmasın hiçbir duygu alamazsınız.. Uzun bir yolculuk düşünün, o yolculuk müziksiz olsun ne kadar sıkıcı geçer o yolculuk.. Umutsuzluğa kapılırsın, hüzünlenirsin müziğe kaçarsın o dinlediğin müzik sana umut olur, bazen hüznünü dinginleştirir.
Müzik bazen ruhu ilahi bir dinginliğe götürür, bazen ise coşkun bir çağlayana dönüştüren terapidir..

Elinizden kitabı, ruhunuzdan müziği eksik etmeyin..