'' Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi halimize bıraksın. Bizi ikaz edip durmasın. Sonra her koyun kendi bacağından asılırmış ona ne rahat bıraksın artık bizi.. ''
Bu şikâyetler üzerine Hârun Reşid, Behlül Dânâ'yı saraya çağırtıp halkın isteğini bildirmiş. Sözlerinin sonunda ise '' Her koyun kendi bacağından asılır, karışma kimseye! '' diye uyarmış..
Behlül Dânâ ise Hârun Reşid'i dinledikten sonra hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etmiş. Birkaç koyun alıp kesmiş ve bacaklarından mahallenin birkaç köşesine asmış..

Aradan günler geçmiş sıcak havanında etkisiyle mahalle köşelerine asılan koyunlar çok ağır koku yaymaya başlamış, bundan ise bütün mahalle zarar görmüş. Bu durumdan rahatsız olan halk tekrar Hârun Reşid'e giderek durumu izah etmişler:
'' Behlül'ün mahalle köşelerine astığı koyunların kokusundan duramıyoruz, bizi çok rahatsız ediyor. Bu delilikten başka bir şey değil. Şuna söyleyin de onları astığı yerlerden kaldırsın.. ''
Hârun Reşid ise Behlül'ün neden böyle birşey yaptığını anlamak ve halkın şikayetini iletmek için ivedi şekilde Behlül Dânâ'yı saraya çağırtmış.. Behlül gelince Hârun Reşid sormuş:
'' Yâ Behlül! Mahalleye astığın koyunların kokusundan halk çok rahatsız olmuş, böyle bir şeyi neden yaptın? ''
Behlül Dânâ hazretleri şu cevabı vermiş:
'' Ey Mü'minlerin Emîri! Ben bir şey yapmadım! Sadece her koyunu bacağından astım. Fakat görülüyor ki, her koyun kendi bacağından asılsa da bütün çevreyi rahatsız ediyor, herkese zarar veriyor. Bir kötünün zararı sadece kendine olmuyor, herkese zarar veriyor. Mahalle halkının bunu anlaması için bunu yaptım. Herhalde anlamışlardır! ''