Siyah Beyaz Başlamıştı Herşey..

20 Aralık 2016 Salı

Bir Hikaye.. '' Esas Akıl ''



Bir akıl hastanesini ziyaret eden adam, doktora sorar:
'' Bir kişinin akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz ? ''

Doktor, '' Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra bu kişiye üç şey veriyoruz; Kaşık, fincan ve kova..
Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz, verdiği cevaba göre kararımızı veriyoruz '' demiş ve siz hangisini seçerdiniz diye sormuş adama..

Adam ise '' Normal bir insan olarak tabii ki büyük olduğu için kovayı tercih ederim '' demiş..

Doktor gülerek cevap vermiş; '' Hayır ! Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.. ''




Akıl, sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır.

19 Ağustos 2016 Cuma

ETMEYİN DEDİK

Andımız kaldırıldı.. '' Etmeyin '' dedik..
Her sabah '' Türküm, Doğruyum, Çalışkanım.. '' demenin zararı ne dedik ?

'' Herkes Türküm demek zorunda değil '' diyenler oldu..

'' Ne Mutlu Türküm Diyene ! '' dediğimizde faşist dediler bize..

Bunları diyenler şimdi '' Ne Mutlu Türküm Diyene ! '' deyip '' Ölürüm Türkiyem '' dinliyor.. Geçte olsa doğru yolu buldular çok şükür..

Tabelalardan T.C kaldırılıyor '' Etmeyin '' dedik.. Bu '' T.C size ne etti ? '' dedik..

'' Alt tarafı T.C yazısı kaldırılsa ne olacak ? Boş yorumlar yapmayın '' dediler..

Bugün geçte olsa, tabelada bile olsa T.C'nin ne kadar önemli olduğunu gördüler.. Çok şükür..




'' Milli bayramlarda evinize, işyerinize, arabanıza Türk bayrağı asın, düşmana inat dalgalansın '' dedik..

'' Bayrak asmakla düşmana ne inat olacak '' dediler..

Geçte olsa bayrağın önemini anladılar.. Bugün her yerde Şanlı Türk bayrakları dalgalanıyor çok şükür..

Yazdıklarımızdan, çizdiklerimizden, söylediklerimizden rahatsız olmayın Efendiler..




Okuyun, Dinleyin.. Şayet şikayetiniz olursa da yüze söyleme kabiliyetiniz olsun..
Arkadan sallamayın..


28 Haziran 2016 Salı

'Gak - Guk' Eden Horoz Hikayesi

Denizli'de araştırma için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar..
Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor, sonra dakikalarca ötüyormuş..  Tabi ekipte ne uyku ne de huzur bırakıyormuş..  Sonunda sabırlar tükenmiş.. Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya.. Horoz önde.. Gençler peşinde.. Mahalle arasına dalmışlar.. Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı amca, seslenmiş :


- Hayırdır evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?..

+ Amcacım, bu horoz sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!

- Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş yaşlı amca. ' Bırakın, ben onun sesini keserim bir daha da rahatsız etmez sizi.. '



Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif   ' gak - guk ' sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşkınlıkla yaşlı amcanın yanına gitmişler..

+ Yahu amca, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?..

Yaşlı amca gülmüş:

- Kıçına zeytinyağı sürdüm. Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın.. Ancak ' gak - guk ' edebiliyor..


Kıssadan Hisse;

Arkan sağlamsa, istediğin kadar kabarır, diklenir, tehdit eder, sözünü dinletirsin..
Arkan bir gevşemeye görsün, ancak ' gak - guk ' edersin..

25 Haziran 2016 Cumartesi

Eski İstanbul'un Sakinliği

Eski İstanbul çok gerilerde kalan ince bir sızı der büyüklerimiz.. Nüfusun azlığından, insanların birbirine saygısından, gönüllerin güzelliğinden, huzurdan, refahtan, stressizlikten ve tabi ki konut azlığından bahsederler hep, bizde o yıllarda yaşayamayan şanssız nesil olarak eski fotoğraflardan takip ederiz Eski İstanbul'u..

Eski İstanbul'a dair 23 fotoğraf hazırladım. Çoğu fotoğrafı günümüz halleriyle eşleştirdim. Birkaç tanesinde aynı alan çekimi olmadığından eşletirme yapmadım ama yine de Eski İstanbul'un sakinliğine yolculuk etmenize vesile olur diye düşünüyorum..



BAĞDAT CADDESİ 1958 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*


DOLMABAHÇE CAMİİ VE ÇEVRESİ 1940'LI YILLAR VE GÜNÜMÜZ..




*



ÇEMBERLİTAŞ 1900'LÜ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..





*


VEZNECİLER 16 MART ŞEHİTLERİ CADDESİ 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*



MESİH PAŞA CAMİİ LALELİ 1920'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..




*



GELİK RESTAURANT ATAKÖY SAHİL YOLU 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..





*


HALİÇ KÖPRÜSÜ 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*


MİLLET CADDESİ 1959 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*


YENİBOSNA KULELİ KAVŞAĞI 1962 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*

ŞİRİNEVLER - ATAKÖY KÖPRÜSÜ 1960'LI YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*

İNCİRLİ ÖMÜR RESTAURANT 1970'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*



GALATA KULESİ 1930'LU YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*



BAHÇELİEVLER COCA COLA FABRİKASI 1970'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*


BAKIRKÖY İSTASYON CADDESİ 1929 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*



1950 YILI YEŞİLKÖY HAVALİMANI..



*


1973 YILI BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ.. 




                 * 
                           
    1960'LI YILLAR BEŞİKTAŞ STADI VE ÇEVRESİ..




*


1955 YILI ŞİŞLİ İETT PARK YERİ ( ŞU AN CEVAHİR AVM MEVCUT )




*


1960'LI YILLAR AKARETLER BEŞİKTAŞ KULÜP BİNASI..





*



1982 YILI BEYLİKDÜZÜ..



*



1960'LI YILLAR BEŞİKTAŞ BARBAROS BULVARI..





*



1970'Lİ YILLAR ZİNCİRLİKUYU KÖPRÜSÜ..




*


1935 YILI ETİLER NİSPETİYE ÇİFTLİĞİ..



24 Haziran 2016 Cuma

İnsan Mısınız ?

Yolda yürürken bir muhabir gelse ve size '' İnsan mısınız ? '' diye sorsa ya muhabiri tartaklarsınız ya da cevap vermeden geçer gidersiniz, belki nadiren '' evet tabi ki insanım '' diye cevap verenler çıkar..

Peki gerçekten insanmıyız ?



1) Metroya, Metrobüse, Tramvaya binerken, inenlere öncelik veriyorsanız İNSANSINIZ..

2) Bir ağaca zevk olsun diye çivi çakmıyorsanız İNSANSINIZ..

3) Çöpünüzü çöp konteynırının yanına değilde içine atıyorsanız İNSANSINIZ..

4) Trafik kurallarına noksansız uyuyorsanız İNSANSINIZ..

5) Emniyet kemerini ceza yememek için değilde hayatınız için takıyorsanız İNSANSINIZ..

6) Asansörlerde önceliği engellilere ve yaşlılara veriyorsanız İNSANSINIZ..

7) Birlikteyken yüzüne gülüp hoş muhabbet ettiğiniz kişinin arkasından dedikosunu yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

8) Köprüden geçene kadar ayıya dayı demiyorsanız İNSANSINIZ..

9) Komşunuzun sınırına geçmiyorsanız ve komşunuzu rahatsız edecek davranışlarda bulunmuyorsanız İNSANSINIZ..

10) Siyaset ve Spor için dostluklarınızı bitirmiyorsanız İNSANSINIZ..

11) Menfaat ve Para için şerefinizi satmıyorsanız İNSANSINIZ..

12)  Yerlere tükürmüyorsanız, sakızı çiğneyip yere atmıyorsanız İNSANSINIZ..

13) Evinizde gösterdiğiniz temizlik hassasiyetini dışarıda da gösteriyorsanız İNSANSINIZ..

14) Laf taşımıyorsanız, içinizde haset, kin, nefret yoksa İNSANSINIZ..

15) Müziğin sesini son ses açıp etraftakileri rahatsız etmiyorsanız İNSANSINIZ..

16) Hak ihlal etmiyorsanız İNSANSINIZ..


17) Size yapılmasını istemediğiniz birşeyi başkasına yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

18) Süte su katmıyorsanız İNSANSINIZ..

19)  Yağmurlu havada yolda oluşan gölcüğün üstünden hızla geçip yayaları ıslatmıyorsanız İNSANSINIZ..

20) Yardım eli uzatmaktan haz alıyorsanız İNSANSINIZ..


21) Hilesiz iş yapıyorsanız İNSANSINIZ..

22) Kul hakkından haberdarsanız İNSANSINIZ..

23) Kadınlara şiddet uygulamıyorsanız İNSANSINIZ..

24)  Bizden / Bizden Değil diye ayrım yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

25) Namuslu olmanın vazgeçilmez olduğunu, söz, karakter, emanet, ehliyet ve dürüstlüğün namus olduğunu idrak edebiliyorsanız İNSANSINIZ..

26) Para ve malı ahlaktan üstün görmüyorsanız  İNSANSINIZ..


Daha çok şey sayabiliriz.. Bunları uygulayabilirsek eyvallah İNSANIZ aksi takdirde zifiri karanlıkta birbirimizin gözünü çıkarmaya devam..

18 Haziran 2016 Cumartesi

Gelişmek İçin Eleştiriye Tahammül Et

Ülkemizde en önemli sorunlardan biri eleştiriye açık olmamaktır. Bu da insanlarımızın kendisiyle barışık olmamasından kaynaklanıyor. Böylelikle hatayı kabul etmemeye kurulmuş bir toplum oluşuyor. Bir kişiye hatalısın dediğinizde hemen sert bir çıkışla karşılaşıyorsunuz sonra kavga gürültü patırtı..

Eleştiriye tahammülsüzlük bir toplumun temel özelliklerinden biri olduysa o toplumun gelişme ihtimali yoktur. Bir toplumun gelişmemesi de aynı merkez etrafında sonsuza kadar dönüp durmasıdır, böyle olunca da hep aynı sorunlarla uğraşması, hep aynı sonuçlara katlanması ve haliyle gelişememesi kaçınılmazdır. İnsan eleştirildikçe yanlışlarını düzeltir, hatalarından döner. Fakat siz hiç eleştirilmek istemezseniz hep pofpoflanmak el üstünde tutulmak isterseniz gün gelir hatalarınızın sarmalında boğulursunuz.

Eleştirilmeye tahammül göstermeyen insanlar eleştirmekten de korkar. Diyeceksiniz ki '' Eleştirmekten neden korkar ki insan ? ''
Korkar.. İnsan düşünmekten de, sorgulamaktan da eleştirmekten de korkar..  Çünkü insanlarda makam mevki kaygısı vardır. Bu makam, mevki kaygısı olan insanlar at gözlüğü ile dolaşırlar tek pencereden bakarlar dünyaya..
 '' Ya kovulursam, ya rezil olursam, ya küçük düşersem '' kaygısı.. Bu kaygı da menfaat düzenini işletir. Menfaatince susar, menfaatince konuşur, menfaatince dostluklar kurarsın, menfaatince ideolojileri desteklersin. Bu da makam, mevki, menfaat kaygısı oluşturur sende..



Bu kaygı tasma gibidir, o tasmayla sizi istedikleri yere çekerler, istedikleri gibi hareket ettirirler benliğinizi kaybedersiniz sonra yok olursunuz.. Ve bu kaygıyı taşıyan insanlar eleştirmekten korkar, korktuğu gibi kendisini eleştirenleri de umursamaz, tahammül göstermez '' Ben doğru yapıyorum, sen benden iyi mi bileceksin '' der susturur karşısındakini daha doğrusu susturduğunu sanır. Halbuki kendisini susturur.. Gelişimini susturur, hatalarından ders çıkaramaz, hatalarına devam eder..

Eleştiriye tahammülsüzlüğün bir diğer kaynağı da sosyal medya.. Sosyal medyada insanlar her konuda birbirlerini eleştiriyorlar.. Bende eleştiriyorum bazen eleştiriliyorum bu gayet doğal.. Doğal olmayan tahammülsüzlük.. Tabi ki eleştirinin bir sınır noktası var karşınızdaki size seviyesizce içerisine küfürler katarak bir eleştiride bulunuyorsa buna tahammül edilmez farklı noktalara gider. Ama burada sorun doğal olan yapıcı eleştirilere tahammülsüzlük..
Geçenlerde '' İnsanlar eleştiri konusunda çok tahammülsüzleşti '' diye tweet attım birisi hemen '' Seni eleştirsem belki de bana engel koyarsın '' diye karşılık verdi.. Aynısını o arkadaşa da dedim; Ben beni eleştireni engellemem, küfür etse de engellemem ama küfürlü eleştiri yapana tavrım farklı olur o ayrı ama engellemem. Engellediğimi gören, şahit olan varsa da yazabilir..
Seni eleştireni engellemek, uzaklaştırmak tahammülsüzlüktür, korkaklıktır, cevapsızlıktır,. Bu durum son zamanlarda çok yaygınlaştı bir çoğu da eleştirilmeyi sevmediği gibi doğrudan eleştirmeyi de bırakıp gıybet şeklinde 3. şahıslara sizin hakkınızda eleştiri yapıyor o da karakter meselesi zaten o insanların tıbbi yardım almaları gerek bence..

Velhasılıkelam, toplumsal gelişimin hızlanması için, eleştirilere tahammül etmeyi ve hakaret etmeden eleştirmeyi öğrenmemiz gerek.. Her insan hata yapar, kimi hatasının farkındadır kimisi farkında değildir.. Önemli olan hatalardan ders çıkarmaktır. Eleştiri, bir şeyin daha iyiye gitmesi veya bir hatanın düzeltilmesi için yapılan bir değerlendirmedir. Eleştiri ilerleme için şarttır..
Eleştirmekten de eleştirilmekten de korkmayın ! Hep övülmeyi beklemeyin, birazda eleştirilmeye tahammülünüz olsun..



Bir Aptalın Hatasını Düzeltmeye Kalkmayın, Sizden Nefret Edecektir. 
Bir Bilgenin Hatasını Düzeltin Size Minnettar Kalacaktır. 


15 Haziran 2016 Çarşamba

Kabağında Bir Sahibi Var !

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır..

'' Vur usturayı berber efendi '' der. Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.




Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak;
'' Kalk bakalım kabak derviş, kalk da tıraşımızı olalım '' diye kükrer..





Dervişlik bu.. Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek.. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulce kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. '' Ne diyorsak o '' diye ortalıkta dolaşan bir belalı.. Ses çıkaramaz..
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı kabak yukarı.. Konuşur durur..

Nihayet tıraş biter kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı yığılır kalır.. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar..



Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: '' Biraz ağır olmadı mı derviş efendi ? ''

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: '' Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağında bir sahibi var. O gücenmiş olmalı..


Herşeyin Gerçek Sahibi Allah'tır. O'na Tevekkül Eden Kaybetmez

8 Mart 2016 Salı

İstanbul'un En İyi 5 Köftecisi

Blog yazmaya başlarken birçok konuda yazı yazacağımdan bahsetmiştim..
Bugün Türk mutfağının önemli yemeklerinden biri olan köfte ile ilgili bir yazım olacak..
Köfte, eğer işin ehli yapıyorsa vazgeçilmez bir lezzettir..

Bende İstanbul'un en iyi 5 köftecisinden bahsedeyim dedim.. Tabii ki herkesin damak tadı farklı benim ilk 5 listem belki size göre değişir..


1) TARİHİ SULTANAHMET KÖFTECİSİ SELİM USTA

Sultanahmet'in medarı iftiharıdır.. Bir markadır Selim Usta.. Çok beğenilen ve popüler olan bir köfteci olunca etrafında imitasyonları var tabii ki, siz siz olun imitasyonlarına aldanmayın..

Selim Usta'da Kredi Kartı geçmez.. Öyle yemek sonrasında çay eşliğinde sofra muhabbeti yapmanız biraz zor çünkü kapıda kuyruk olur ''yemeğini ye kalk sıradaki gelsin otursun'' modeli var..
Lezzet, hijyen ve servis bakımından kefil olduğum bir mekan olan Tarihi Sultanahmet Köftecisi Selim Usta, kapısından dahi geçmemiş olanlara şiddetle tavsiye edilir..



Peki Selim Usta'nın köftesindeki fark ne derseniz..
En büyük fark köftelerin baharatsız olmasıdır derim. Baharatsız köftenin lezzetli olabilmesi için etin son derece kaliteli olması gerekir. İşte bu kalite Tarihi Sultanahmet Köftecisi Selim Usta'yı hem lezzet olarak diğerlerinden ayırır, hem de fiyat olarak biraz yukarılara çeker ama ödediğiniz ücret hem lezzete hem de mekana değer..


İsminde geçen  '' TARİHİ '' sözcüğünün hakkını da verir Selim Usta.. İçeri girdiğinizde sizi Tarih karşılar.. Bazen o kadar kalabalıktır ki tanımadığınız biriyle hatta bir turist kafilesiyle masanızı paylaşırsınız..




Velhasılıkelam; Köftesi, Piyazı ve sonunda ise İrmik Helvası gibi enfes lezzetler bütünüyle rotanız mutlaka Selim Usta olmalı..  Bir de bu lezzetler bütünüyle beraber duvarlarında yer alan, ünlü isimlerin tarihi yazılarıyla da geçmişe yolculuk yapma fırsatıda yakalarsınız..






Adres: Alemdar Mahallesi Divan yolu caddesi no: 12 İstanbul / Sultanahmet(Merkez)








2 )  TARİHİ MERKEZ EFENDİ KÖFTECİSİ AHMET USTA

'' Her Etten Köfte Yapılmaz (...) Pişirmesinin Bile Bir İlmi Var.. '' sloganıyla hizmet veren Tarihi Merkez Efendi Köftecisi Ahmet Usta..

Merkez Efendi köftecileri arasında lezzeti ile tavsiye edeceğim mekandır Ahmet Usta'nın mekanı.. Zaten Ahmet Usta'nın ününü bilmeseniz bile müşteri yoğunluğundan gerçek Merkez Efendi köftesini nerede yiyeceğinizde asla ikilem yaşamazsınız, adresiniz Tarihi Merkez Efendi Köftecisi Ahmet Usta olur.. 



Benim bu tür yerlede en çok dikkat ettiğim şey personelin müşteriye davranışıdır. Lezzeti ne kadar iyi olursa olsun çalışan personel ilgisizse ve hijyene önem vermiyorsa lezzet umrumda olmaz.. Ama Ahmet usta hem müşteriye ilgi bakımından hem de lezzet bakımından tavsiye edeceğim bir yer... Mutlaka planlarınızda Tarihi Merkez Efendi Köftecisi Ahmet Usta'ya yer verin..

Adres: Merkez Efendi Caddesi Dere Sokak no: 14 Zeytinburnu / İstanbul




3 ) MEŞHUR FİLİBE KÖFTECİSİ

Sirkeci'de köfte denince akla ilk gelen yer Filibe Köftecisidir. Kuruluşu 122 yıl öncesine dayanıyor.. Küçük dükkanda yıllardır hizmet veren Meşhur Filibe Köftecisinde samimiyet ve çalışanların mütevaziliği dikkat çekiyor. 







İstanbul'un gizli kalmış köftecisi Meşhur Filibe Köftecisi 5 kuşaktır işletiliyor. Son aylarda tahliye kararı ile gündeme gelen Meşhur Filibe Köftecisi tahliye durumuna karşılık şu an bulunduğu tarihi binanın yaklaşık 10 metre ilerisinde yer alan yeni mekanda da hizmet vermektedir.



Meşhur Filibe Köftecisinin de birçok köfteci gibi imitasyonları vardır. Gerçek Filibe Köftecisi Sirkecide yer almaktadır. Planlarınızda mutlaka Meşhur Filibe Köftecisi de olsun..


Adres: Hocapaşa Mahallesi Ankara Caddesi no: 34 İstanbul / Sirkeci






4 ) NAMLI RUMELİ KÖFTECİSİ

Tarihi Hocapaşa Çarşısında yer alan Namlı Rumeli Köftecisinde mekanın tarihselliği lezzetten biraz öne çıksada lezzet ve servis bakımından Namlı Rumeli Köftecisi de ilk 5 sıralamasına girer.
Genelde bu mekana uğrayanlar köftelerin doyurmadığından yakınır o yüzden 1,5 porsiyondan başlangıcı yapmak mantıklı.. İrmik Helvası da mutlaka denenmeli..


Mekanda köftenin yanı sıra tavuk şiş porsiyonlarına rağbet var ama bir köftecide köfte dışında lezzetleri tercih etmek bana biraz ters geliyor.. Pazar günleri kapalı olan esnaf lokantası tadında eşsiz lezzet sunan Namlı Rumeli köftecisi de rotanızda yer alsın..

Adres: Ankara Caddesi Hocapaşa Sokak no:9-11 Sirkeci / İstanbul






5 ) KOSKA KÖFTECİSİ

Çoğu kişi bilmez Vefa semtindeki Koska Köftecisini..
Ünlü Sanatçı Hakan Altun'un babasına ait olan Koska köftecisi İstanbul'un gizli kalmış cevherlerinden..
Mükemmel köftesinin yanısıra piyazıyla da dikkat çeken bir mekan Koska Köftecisi, dışarıdan bakıldığında salaş bir yer görünsede dükkanın içerisine girdiğinizde lezzet dünyasının içine girdiğinizin farkına varıyorsunuz.. 


Unkapanı IMC bloklarının arkasında yer alan Köfteci özellikle esnafın ve öğrencilerin uğrak yeri.. Koska Köftecisinin dış görünüşünde albeni yok fakat şu var ki boğaz kenarında birçok restaurant insanları manzarayla aldatıyor, insanlar manzaraya bakmaktan yediği yemeğin lezzetinin farkına varamıyor.. Lezzet dışında boğazın eşsiz manzarası insanların bu restaurantları tercih etmesine sebep oluyor ve lezzet ikinci plana atılıyor..

Fakat Koska köftecisinde odaklandığınız tek şey lezzet.. Mekanın dış görünüşüne bakıp asla çekinmeyin bu lezzetin farkına varın.. Lezzet ve Hijyen konusunda kefilim.. Planlarınızda Koska Köftecisine de yer ayırın..


Adres: Akif Paşa Sokak, Molla Hüsrev Fatih / İstanbul






4 Mart 2016 Cuma

Ruh Hali Harap Bir Toplum

Dünya zor bir dönemden geçiyor.. Ülkemiz de bundan nasibini maksimum düzeyde alıyor..
Bir ülkede huzur olup olmadığını anlamanız için o ülkede yaşayan insanların ruh haline bakarsınız..

Terör, cinayet, inançlar arası çatışma, ahlaksızlık, şiddet, intiharlar, bunalıma giren insanlar..
Bu yukarıda saydıklarım ülkemizde her geçen gün artmakta bunu inkar eden ya bu ülkede yaşamıyordur ya da evlilik ve dedikodu programlarını fazla izliyordur..

Vatandaşlarımızın ruh halinin bozukluğuna her an şahit olmak mümkün.. 

En basiti trafik.. Trafikte yaşanan olaylar insanların ruh halinin ne denli bozuk olduğunun temel göstergesi bence.. Bir araç size yol vermedi diye belinizden silahı çıkarıp o aracı taramak içindekileri öldürmek hangi ruh halinin göstergesi ? Toplum içinde tahammülsüzlük arttı, kimsenin kimseye tahammülü yok, herkes sabırsız, insanlar sadece kendi işini bitirmenin derdinde geri kalan hiçbir şeyin önemi yok saygının, sevginin, ahlakın hiçbir önemi yok artık insanların cebini doldurması daha önemli hale geldi.. 



İnsanların maddi durumu bozuldukça saldırganlıkları artıyor, zengin ile fakir arasındaki makas gün geçtikçe açılıyor. Zengin daha zengin olurken fakir daha da fakirleşiyor bu durumsa toplumun psikolojisini darmadağın ediyor..


Bunların üstüne bir de darmadağın olan eğitim sistemi; her sene değişen sınav sistemleri, müfredatlar..

Akılları seviyesiz televizyon programlarıyla köreltilen çocuklar bu darmadağın eğitim sistemiyle karmaşanın içene düşüp tabiri caizse boğuluyorlar, zaten eğitim sisteminin çökmesi de ülke geleceğinin çürümesi anlamına gelir.. Eğitim sistemini tartışıp toparlamak yerine halen gereksiz uygulamalar tartışılıyor, sonunda çocuklara yazık oluyor..

Ve tabii ki son zamanlarda toplumumuzda çoğalan ahlaksızlıklar.. Tecavüzlerin, tacizlerin her türlü pisliğin ve sapıklığın arttığı, televizyon dizilerinde aile olgusunu yıkmaya yönelik senaryoların çoğaldığı bir zamandayız ne yazık ki..
Bu durumu azaltmanın temeli, ibret verici cezalar olmalıdır ki kimse bu tür ahlaksızlıklara yönelmesin..

Özellikle görsel ve yazılı medyaya burada çok büyük iş düşüyor.. Medyanın insanlar üzerinde etkisi çok büyük, ülkemizde yer alan yapımların büyük kısmı yabancı menşeli, bizim örf ve adetlerimizle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu yapımlar özellikle gençlerimizi yaralıyor.
Tv'lerde neredeyse eğitici hiçbir program yok birkaç tane kalmış onlarda gece yarısı yayınlanıyor. Prime Time zamanlarında yayınlanan yapımların çoğu toplum ahlakını bozan yapımlar ve ne yazık ki bunlar reytinglerde birinci sırada.. Bu tür yapımlara prim verildiği müddetçe medyamızın silkelenmesi zor gibi..

Ülkede cinayetler artıyor, boşanmalar artıyor, intiharlar artıyor, insanlar arasında kutuplaşma gün geçtikçe artıyor, her gün şehit haberleri geliyor, cezaevleri tıka basa dolmuş..
Daha kim neyin huzurundan bahsediyor ?

Müslüman bir ülkeyiz.. İslam ahlakı doğruyu, yanlışı ayırt edebilmektir, komşusu açken tok yatmamaktır, elinden ve dilinden başkasına kötülük gelmemektir, ticarette hile yapmamaktır, insanları kandırmamaktır,  yoksulu koruyup kollamaktır, yaptığı her işi Allah rızası için yapmaktır, fitne fesata dur demektir, kadını meta olarak görmemektir. Bunlardan hangisine dikkat ediliyor ülkemizde ?

İşte İslam Ahlakına aykırı davranmadığımız sürece, İslamı sadece sözde ve gösteriş olarak yaşamadığımız zaman ülke olarak toparlanabilir, huzura kavuşabilir, huzurdan bahsedebiliriz.

Velhasılıkelam, Ülke olarak karanlık günlerden geçiyoruz ama güneş her gecenin sabahında yeniden doğar.. Güneşli günler yine bizim olacak.. Yeter ki İnanalım..

Allah Yar ve Yardımcımız Olsun..


8 Ocak 2016 Cuma

Gecenin Karanlığına Dair..

İnsanoğlu, gündüz aklındakilerle gece kalbindekilerle uğraşır..

Gece, günün kalabalıklığından sessizliğe sıyrılmaktır fakat çoğu zaman gecenin sessizliğide kalabalıklaşır.. Kendi kendini muhasebeye alır insanoğlu geceleri. Düşünceler karanlığın ve sessizliğin içinde geceye özgü bir kalabalık yapar.

Gece, güne benzemez. O başka bir düzendir. Gece hüzünlenir insan.. Büyüklerimizden hep duyarız ve büyüdükçe bizlerde yeni nesile söyleriz '' Dertler Gece Azar '' diye..

Evet, geceler hesap sorar insana, gündüzün hesabını geceleri verir insan.
Gece olunca, hastaları ateş sarar, aşık olanı aşkı sarar, dertli olanı derdi sarar, gurbette olanı hasreti sarar, bugünü beğenmeyeni anıları sarar..

Güne benzemez gece.. Karanlığı sönmez gecenin, parlayan yıldızların ardında hasta şifasını arar, dertli devasını arar..










Kapanan renkli mağazaların, kepenklerini indirmiş üzgün dükkanların, sönüp giden günün ardında kaybolan soğuk han kapılarının, parklarda tek başına oturup eski günlerini aklından geçiren ihtiyarların hava kararınca birer birer evlerine döndüğü, inzivaya çekilen andır gece..

Gece bir şekilde gelir ve gider.. Gitmeyense anılardır, insanlardır, acılardır.. Yitmiş, bitmiş, gitmiş belki de hiç yaşanmamış sevdaları örtmeye yetmez gecenin karanlığı. Daha bir sızlar insanın ruhu, bir kez daha tekrarlanır keşkeler.. Ve uyku unuturken seni sen unutmazsın yaşanmışlıkları sevdaları..

Ve her karanlığın ardından gün gelir ve insan hüzün kabuğundan çıkar ama yorgundur.. Gecenin sabahında hissedilen bu yorgunluk sorgunun kırıntılarıdır..

Gece ruhları ve hisleri biler, keskinleştirir, güçlendirir.. Günün ilk ışıklarında sınarsınız duygularınızı yeterince keskin değillerse kaybolurlar ama yorgunluğu kalır gecenin karanlığına dair..