Siyah Beyaz Başlamıştı Herşey..

28 Haziran 2016 Salı

'Gak - Guk' Eden Horoz Hikayesi

Denizli'de araştırma için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar..
Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor, sonra dakikalarca ötüyormuş..  Tabi ekipte ne uyku ne de huzur bırakıyormuş..  Sonunda sabırlar tükenmiş.. Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya.. Horoz önde.. Gençler peşinde.. Mahalle arasına dalmışlar.. Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı amca, seslenmiş :


- Hayırdır evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?..

+ Amcacım, bu horoz sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!

- Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş yaşlı amca. ' Bırakın, ben onun sesini keserim bir daha da rahatsız etmez sizi.. '



Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif   ' gak - guk ' sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşkınlıkla yaşlı amcanın yanına gitmişler..

+ Yahu amca, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?..

Yaşlı amca gülmüş:

- Kıçına zeytinyağı sürdüm. Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın.. Ancak ' gak - guk ' edebiliyor..


Kıssadan Hisse;

Arkan sağlamsa, istediğin kadar kabarır, diklenir, tehdit eder, sözünü dinletirsin..
Arkan bir gevşemeye görsün, ancak ' gak - guk ' edersin..

25 Haziran 2016 Cumartesi

Eski İstanbul'un Sakinliği

Eski İstanbul çok gerilerde kalan ince bir sızı der büyüklerimiz.. Nüfusun azlığından, insanların birbirine saygısından, gönüllerin güzelliğinden, huzurdan, refahtan, stressizlikten ve tabi ki konut azlığından bahsederler hep, bizde o yıllarda yaşayamayan şanssız nesil olarak eski fotoğraflardan takip ederiz Eski İstanbul'u..

Eski İstanbul'a dair 23 fotoğraf hazırladım. Çoğu fotoğrafı günümüz halleriyle eşleştirdim. Birkaç tanesinde aynı alan çekimi olmadığından eşletirme yapmadım ama yine de Eski İstanbul'un sakinliğine yolculuk etmenize vesile olur diye düşünüyorum..



BAĞDAT CADDESİ 1958 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*


DOLMABAHÇE CAMİİ VE ÇEVRESİ 1940'LI YILLAR VE GÜNÜMÜZ..




*



ÇEMBERLİTAŞ 1900'LÜ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..





*


VEZNECİLER 16 MART ŞEHİTLERİ CADDESİ 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*



MESİH PAŞA CAMİİ LALELİ 1920'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..




*



GELİK RESTAURANT ATAKÖY SAHİL YOLU 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..





*


HALİÇ KÖPRÜSÜ 1976 YILI VE GÜNÜMÜZ..




*


MİLLET CADDESİ 1959 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*


YENİBOSNA KULELİ KAVŞAĞI 1962 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*

ŞİRİNEVLER - ATAKÖY KÖPRÜSÜ 1960'LI YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*

İNCİRLİ ÖMÜR RESTAURANT 1970'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*



GALATA KULESİ 1930'LU YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*



BAHÇELİEVLER COCA COLA FABRİKASI 1970'Lİ YILLAR VE GÜNÜMÜZ..



*


BAKIRKÖY İSTASYON CADDESİ 1929 YILI VE GÜNÜMÜZ..



*



1950 YILI YEŞİLKÖY HAVALİMANI..



*


1973 YILI BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ.. 




                 * 
                           
    1960'LI YILLAR BEŞİKTAŞ STADI VE ÇEVRESİ..




*


1955 YILI ŞİŞLİ İETT PARK YERİ ( ŞU AN CEVAHİR AVM MEVCUT )




*


1960'LI YILLAR AKARETLER BEŞİKTAŞ KULÜP BİNASI..





*



1982 YILI BEYLİKDÜZÜ..



*



1960'LI YILLAR BEŞİKTAŞ BARBAROS BULVARI..





*



1970'Lİ YILLAR ZİNCİRLİKUYU KÖPRÜSÜ..




*


1935 YILI ETİLER NİSPETİYE ÇİFTLİĞİ..



24 Haziran 2016 Cuma

İnsan Mısınız ?

Yolda yürürken bir muhabir gelse ve size '' İnsan mısınız ? '' diye sorsa ya muhabiri tartaklarsınız ya da cevap vermeden geçer gidersiniz, belki nadiren '' evet tabi ki insanım '' diye cevap verenler çıkar..

Peki gerçekten insanmıyız ?



1) Metroya, Metrobüse, Tramvaya binerken, inenlere öncelik veriyorsanız İNSANSINIZ..

2) Bir ağaca zevk olsun diye çivi çakmıyorsanız İNSANSINIZ..

3) Çöpünüzü çöp konteynırının yanına değilde içine atıyorsanız İNSANSINIZ..

4) Trafik kurallarına noksansız uyuyorsanız İNSANSINIZ..

5) Emniyet kemerini ceza yememek için değilde hayatınız için takıyorsanız İNSANSINIZ..

6) Asansörlerde önceliği engellilere ve yaşlılara veriyorsanız İNSANSINIZ..

7) Birlikteyken yüzüne gülüp hoş muhabbet ettiğiniz kişinin arkasından dedikosunu yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

8) Köprüden geçene kadar ayıya dayı demiyorsanız İNSANSINIZ..

9) Komşunuzun sınırına geçmiyorsanız ve komşunuzu rahatsız edecek davranışlarda bulunmuyorsanız İNSANSINIZ..

10) Siyaset ve Spor için dostluklarınızı bitirmiyorsanız İNSANSINIZ..

11) Menfaat ve Para için şerefinizi satmıyorsanız İNSANSINIZ..

12)  Yerlere tükürmüyorsanız, sakızı çiğneyip yere atmıyorsanız İNSANSINIZ..

13) Evinizde gösterdiğiniz temizlik hassasiyetini dışarıda da gösteriyorsanız İNSANSINIZ..

14) Laf taşımıyorsanız, içinizde haset, kin, nefret yoksa İNSANSINIZ..

15) Müziğin sesini son ses açıp etraftakileri rahatsız etmiyorsanız İNSANSINIZ..

16) Hak ihlal etmiyorsanız İNSANSINIZ..


17) Size yapılmasını istemediğiniz birşeyi başkasına yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

18) Süte su katmıyorsanız İNSANSINIZ..

19)  Yağmurlu havada yolda oluşan gölcüğün üstünden hızla geçip yayaları ıslatmıyorsanız İNSANSINIZ..

20) Yardım eli uzatmaktan haz alıyorsanız İNSANSINIZ..


21) Hilesiz iş yapıyorsanız İNSANSINIZ..

22) Kul hakkından haberdarsanız İNSANSINIZ..

23) Kadınlara şiddet uygulamıyorsanız İNSANSINIZ..

24)  Bizden / Bizden Değil diye ayrım yapmıyorsanız İNSANSINIZ..

25) Namuslu olmanın vazgeçilmez olduğunu, söz, karakter, emanet, ehliyet ve dürüstlüğün namus olduğunu idrak edebiliyorsanız İNSANSINIZ..

26) Para ve malı ahlaktan üstün görmüyorsanız  İNSANSINIZ..


Daha çok şey sayabiliriz.. Bunları uygulayabilirsek eyvallah İNSANIZ aksi takdirde zifiri karanlıkta birbirimizin gözünü çıkarmaya devam..

18 Haziran 2016 Cumartesi

Gelişmek İçin Eleştiriye Tahammül Et

Ülkemizde en önemli sorunlardan biri eleştiriye açık olmamaktır. Bu da insanlarımızın kendisiyle barışık olmamasından kaynaklanıyor. Böylelikle hatayı kabul etmemeye kurulmuş bir toplum oluşuyor. Bir kişiye hatalısın dediğinizde hemen sert bir çıkışla karşılaşıyorsunuz sonra kavga gürültü patırtı..

Eleştiriye tahammülsüzlük bir toplumun temel özelliklerinden biri olduysa o toplumun gelişme ihtimali yoktur. Bir toplumun gelişmemesi de aynı merkez etrafında sonsuza kadar dönüp durmasıdır, böyle olunca da hep aynı sorunlarla uğraşması, hep aynı sonuçlara katlanması ve haliyle gelişememesi kaçınılmazdır. İnsan eleştirildikçe yanlışlarını düzeltir, hatalarından döner. Fakat siz hiç eleştirilmek istemezseniz hep pofpoflanmak el üstünde tutulmak isterseniz gün gelir hatalarınızın sarmalında boğulursunuz.

Eleştirilmeye tahammül göstermeyen insanlar eleştirmekten de korkar. Diyeceksiniz ki '' Eleştirmekten neden korkar ki insan ? ''
Korkar.. İnsan düşünmekten de, sorgulamaktan da eleştirmekten de korkar..  Çünkü insanlarda makam mevki kaygısı vardır. Bu makam, mevki kaygısı olan insanlar at gözlüğü ile dolaşırlar tek pencereden bakarlar dünyaya..
 '' Ya kovulursam, ya rezil olursam, ya küçük düşersem '' kaygısı.. Bu kaygı da menfaat düzenini işletir. Menfaatince susar, menfaatince konuşur, menfaatince dostluklar kurarsın, menfaatince ideolojileri desteklersin. Bu da makam, mevki, menfaat kaygısı oluşturur sende..



Bu kaygı tasma gibidir, o tasmayla sizi istedikleri yere çekerler, istedikleri gibi hareket ettirirler benliğinizi kaybedersiniz sonra yok olursunuz.. Ve bu kaygıyı taşıyan insanlar eleştirmekten korkar, korktuğu gibi kendisini eleştirenleri de umursamaz, tahammül göstermez '' Ben doğru yapıyorum, sen benden iyi mi bileceksin '' der susturur karşısındakini daha doğrusu susturduğunu sanır. Halbuki kendisini susturur.. Gelişimini susturur, hatalarından ders çıkaramaz, hatalarına devam eder..

Eleştiriye tahammülsüzlüğün bir diğer kaynağı da sosyal medya.. Sosyal medyada insanlar her konuda birbirlerini eleştiriyorlar.. Bende eleştiriyorum bazen eleştiriliyorum bu gayet doğal.. Doğal olmayan tahammülsüzlük.. Tabi ki eleştirinin bir sınır noktası var karşınızdaki size seviyesizce içerisine küfürler katarak bir eleştiride bulunuyorsa buna tahammül edilmez farklı noktalara gider. Ama burada sorun doğal olan yapıcı eleştirilere tahammülsüzlük..
Geçenlerde '' İnsanlar eleştiri konusunda çok tahammülsüzleşti '' diye tweet attım birisi hemen '' Seni eleştirsem belki de bana engel koyarsın '' diye karşılık verdi.. Aynısını o arkadaşa da dedim; Ben beni eleştireni engellemem, küfür etse de engellemem ama küfürlü eleştiri yapana tavrım farklı olur o ayrı ama engellemem. Engellediğimi gören, şahit olan varsa da yazabilir..
Seni eleştireni engellemek, uzaklaştırmak tahammülsüzlüktür, korkaklıktır, cevapsızlıktır,. Bu durum son zamanlarda çok yaygınlaştı bir çoğu da eleştirilmeyi sevmediği gibi doğrudan eleştirmeyi de bırakıp gıybet şeklinde 3. şahıslara sizin hakkınızda eleştiri yapıyor o da karakter meselesi zaten o insanların tıbbi yardım almaları gerek bence..

Velhasılıkelam, toplumsal gelişimin hızlanması için, eleştirilere tahammül etmeyi ve hakaret etmeden eleştirmeyi öğrenmemiz gerek.. Her insan hata yapar, kimi hatasının farkındadır kimisi farkında değildir.. Önemli olan hatalardan ders çıkarmaktır. Eleştiri, bir şeyin daha iyiye gitmesi veya bir hatanın düzeltilmesi için yapılan bir değerlendirmedir. Eleştiri ilerleme için şarttır..
Eleştirmekten de eleştirilmekten de korkmayın ! Hep övülmeyi beklemeyin, birazda eleştirilmeye tahammülünüz olsun..



Bir Aptalın Hatasını Düzeltmeye Kalkmayın, Sizden Nefret Edecektir. 
Bir Bilgenin Hatasını Düzeltin Size Minnettar Kalacaktır. 


15 Haziran 2016 Çarşamba

Kabağında Bir Sahibi Var !

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır..

'' Vur usturayı berber efendi '' der. Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.




Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak;
'' Kalk bakalım kabak derviş, kalk da tıraşımızı olalım '' diye kükrer..





Dervişlik bu.. Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek.. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulce kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. '' Ne diyorsak o '' diye ortalıkta dolaşan bir belalı.. Ses çıkaramaz..
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı kabak yukarı.. Konuşur durur..

Nihayet tıraş biter kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı yığılır kalır.. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar..



Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: '' Biraz ağır olmadı mı derviş efendi ? ''

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: '' Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağında bir sahibi var. O gücenmiş olmalı..


Herşeyin Gerçek Sahibi Allah'tır. O'na Tevekkül Eden Kaybetmez